Güzellik, yüzyıllar boyunca farklı tanımlar kazandı, farklı şekiller aldı. Toplumun, kültürün, modanın ve teknolojinin etkisiyle güzellik algısı değişip durdu. Bir zamanlar doğallık ve zarafetin ön planda olduğu güzellik anlayışı, bugünlerde yerini kusursuz ciltler, dolgun dudaklar ve şekillendirilmiş vücut hatlarına bıraktı. Sosyal medya, bu dönüşümün en büyük aktörlerinden biri haline geldi. Artık güzellik demek, estetik müdahaleler, benzer kaşlar, aynı gözler, standartlaşmış yüz hatları ve popüler estetik trendleri demek oldu. Ancak ne yazık ki bu tek tipleşen güzellik anlayışı, bireylerin öz benliklerini kaybetmelerine ve birbirlerinin kopyaları haline gelmelerine sebep oluyor. İşte tam da bu noktada, benim güzellik anlayışım devreye giriyor: "Ben güzele güzel derim kardeşim!"

 

Son zamanlarda güzellik yarışmalarını ve podyumlarda gördüğümüz yüzleri bir düşünelim. Aynı kalıpların içinden çıkmış gibi duran yüzler, tek tipleşen vücut hatları ve sadece dış görünüşe odaklanmış değerlendirmeler. Ama ya iç güzellik? Ya auraları? Bu kavramları ne kadar göz ardı ediyoruz?

 

ben guzel guzel derim kardesim

 

Güzellik algısı elbette sürekli evrilen bir olgu. Antik Yunan'da simetri ve oranlar mükemmelliğin göstergesiyken, Rönesans'ta dolgun bedenler ve beyaz ten ön plandaydı. 20. yüzyılda sinema yıldızları, güzellik standartlarını belirleyen birer ikon haline geldiler. Marilyn Monroe'nun dolgun vücut hatları ya da Audrey Hepburn'ün zarif yüz hatları bir dönemin güzellik anlayışını yansıtırken, bugünlerde sosyal medyanın etkisiyle estetik operasyonlar güzellik algısının merkezine oturmuş durumda.

 

Fakat günümüzde estetikle yaratılan bu standartlar, bireylerin birbirine benzemesine neden oluyor. Kaşlar aynı, dudaklar aynı, hatta bakışlar bile aynı. Aynı kalıplardan çıkmış gibi görünen bu insanlar, sadece dış görünüşlerini değil, zihinlerini de tek tipleştiriyorlar. Toplum, tek tip güzellik algısını dayatarak bireyleri kendi benliklerinden uzaklaştırıyor ve kişisel ifadenin önüne geçiyor.

 

ben guzel guzel derim kardesim

 

Bu noktada, toplumun dayattığı güzellik algısına meydan okuyan insanlar da var. Örneğin, geçtiğimiz günlerde düzenlenen güzellik yarışmasında birinci olan İdil Bilgen ve Cemre Üker, güzelliğin yalnızca fiziksel görünüşten ibaret olmadığını gösteren iki isim. Alışılagelmiş güzellik standartlarının dışında duran bu iki kadın, auralarıyla, enerjileriyle ve farklılıklarıyla dikkat çekiyorlar. İşte gerçek güzellik burada başlıyor.

 

Güzellik, sadece fiziksel görünüşle sınırlı değil. İnsanın iç dünyası, yaydığı enerji, ruhunun güzelliği de en az dış görünüş kadar önemli. "Aura" dediğimiz kavram, bir kişinin içsel enerjisini ve ruh halini yansıtan bir olgudur. Aura, güzelliği fiziksel bir kalıba sığdırmaktan çok, bir insanın ruhunun dışa vurumudur.

 

İdil Bilgen ve Cemre Üker gibi isimler, sadece fiziksel güzellikleriyle değil, içlerindeki ışığı yansıttıkları için güzeller. Onlar, toplumun dayattığı kalıplardan sıyrılarak kendi yollarını çizen, kendi iç dünyalarını yansıtan insanlar. İşte bu noktada, "Ben güzele güzel derim kardeşim!" diyorum. Çünkü güzellik, yalnızca dış görünüşten ibaret değildir; güzellik, ruhun yansımasıdır.

 

ben guzel guzel derim kardesim

 

Toplumun güzellik algısı ne kadar değişirse değişsin, estetik operasyonlar ne kadar yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, gerçek güzellik içimizde saklı. Hemcinslerim, unutmayın: Güzellik, bir kalıba sığmaz. Güzellik, kişisel bir ifadedir ve herkesin güzelliği farklıdır. Önemli olan, iç dünyanızın ışığını dışa vurmak, kendi auranızı yansıtmak ve kendinizi sevmektir.

 

Sonuç olarak, güzellik standartları ve toplumsal algılar sürekli değişse de, içsel güzelliğin, auranın ve bireyselliğin her zaman daha değerli olduğunu unutmayalım. Her birimiz, kendi benzersiz ışığımızla parlıyoruz ve gerçek güzellik işte tam da burada yatıyor.

 

Miss Turkey 2024 Birincisi İdil Bilgen ve Supranational'de ülkemizi temsil edecek yarışma 3.müz Cemre Üker'e başarılar dilerim.

 

Gazeteci ve Yazar

Ecem Naz Tunca


YAZARIN DİĞER YAZILARI